Hoşsohbet Napoli | A Fine Company: Naples

Bu yazıyı 5 dakikada okuyabilirsiniz...

Merhaba. Şu ana değin bu satırlarda size anlattıklarım, anlatmadıklarımdan pek çok az. Zira, birçok gezide yaşanan ve zihinlere unutulmaz biçimde kazınan o kadar anı var ki…

       Bugün Napoli gezimden bahsetmek isterim. İtalya’da iken, yaşadığım yere uzak kalan bazı şehirlere, kasabanın göz bebeği ESN ekibiyle gittim. Daha önce de ESN ekibiyle  birlikte katıldığım Perugia gezisi yazımı paylaşmıştım sizlerle. Napoli, İtalya’nın güneyinde Tiran denizinin koynunda bulunan bir şehir. İklimi ve konumu dolayısıyla Barcelona’yı aratmıyor. Öyle ki; kış aylarında gitmiş olmama karşın, hava ziyadesiyle ılımandı. Kâh kasabamın yakınlardan Napoli’ye uçak seferi olmaması, kâh tren fiyatlarının bütçeyi aşması sebebiyle ve ESN ekibinin Napoli’ye çıkartma yapacağını öğrenmemle onlara katılmam bir oldu. Çoğunlukla kalabalık gruplarla düzenlenen gezilere pek sıcak bakmasam da, geziyi birlikte geçirdiğim insanlardan ötürü güzel yaşantılar da edinebiliyordum. Napoli gezisi de onlardan biriydi. ESN ekibinin planına göre sabahın kör saatlerinde Napoli’ye hareket edip günü orada geçirdikten sonra, akşamüstü Salerno kasabasına geçecektik. Sabaha karşı yola çıkıp ertesi sabah kasabamıza varacaktık.

Gesù Nuovo

Napoli’de bir Noel Pazarı…

       Günün ağarmakta ısrar ettiği vakitlerde, her zaman olduğu gibi kasabamızın güzide parkında buluştuk Avrupa’nın dört bir yanından gelen arkadaşlarla. Ekip tamamlandıktan sonra çıktık yola. Gezi ekibindeki Türk öğrenci yoğunluğu hemen göze çarpıyordu. Öğle saatlerine doğru Napoli’ye vardık. Otobüs bizi küçük bir limanın yanında bıraktı ve kalabalık bir ekiple şehrin içine âdeta daldık. Kendisiyle henüz tanışmış olsam da, İtalya’nın öteki şehirlerinden bir farkı olduğunu hemen ortaya koyuyordu Napoli. Caddelerin bakımsızlığı, gazete haberlerine de sıkça konu olan yığılmış çöp konteynırları ve göçmen nüfusunun yoğunluğu ilk dakikalarda benim dikkatimi geçen şeylerdi. İtalya’daki pek turistik olmayan birçok şehirde, özellikle bakımsız çevre düzenlemesi gibi vaziyetlerle karşılaşmak pek olasıdır. Fakat Napoli’de bu daha yoğun olacak ki, kendini hemen belli ediyordu. Noel vaktinin yaklaşmasından ötürü, her bir tarafın pazarlarla, indirimlerle ve tabii ki insan seliyle dolu olduğu şehirde, biz de küçücük bir pazarın içinde bulduk kendimizi. Pazar ince uzun bir yol gibiydi ve yol üzerinde karşılıklı iki kişi ancak yürüyebiliyordu. Zira, alabildiğine zengin çeşitlilikteki ürünler barındıran standlar, insanların gözünü almış olacak ki, durup inceleyenler geçiş yolunu tıkayınca, ortaya İstanbul trafiğini aratmayan bir manzara çıkıveriyordu. Pazar bir nevi han avlusu gibiydi ve başımı kaldırınca görebiliyordum mavi panjurlu sarı evlerin balkonlarını. Pazarda bir saat civarında oyalandığımızı anımsıyorum. Zihnimin derinliklerinde kaybolansa, öylesi mahşeri kalabalığın içinde ESN ekibinin herkesi nasıl toplayabilip Duomo’ya götürdüğü…

Napoli'de bir pazar

Duomo & Öğle Yemeği

Pek fazla vakit geçmemişti ki, şehrin en büyük katedraline vardık. Her klişe eylem gibi yine fotoğraflar çekilindi ve şöyle bir göz gezdirmek maksadıyla katedrale girildi. Roma ve Floransa’daki haşmetli katedrallerden sonra, Napoli’nin Duomo’su beni burun kıvıran bir aristokrat gibi hissettirse de, freskleri ve yüzlerce yıllık eşsiz tablolarıyla gözleri ve ruhları besliyordu bu görkemli katedral. Duomo’da pek fazla oyalanmadan dışarı çıktık. Böylesi her gezide olduğu gibi serbest zaman verildi. O sırada, karnımızın söylediği şarkılar öylesine yükseldi ki, pizzanın anavatanı olan bu kentte doğruca pizza yemeye gittik. Şehrin en çok rağbet gören ve en iyi pizzacıları arasında gösterilen “Da Michele” restoranının önünden geçtiğimizi dışındaki metrelerce kuyruktan anladım. Böylece, orada sıra beklemekten vazgeçtim ve karşısındaki başka bir pizzacıya yöneldim. Da Michele’ye kıyasla çok daha büyük bir restoran bizi karşıladı. Tıpkı ülkemizde isim yapmış zincir lokantaların iki katlı olan geniş ve ferah dükkânlarına benzer bir yere girdik. Menülerdeki pizza çeşitliliği beni şaşırttı. Zira, o güne kadar keyifle yediğim Margarita pizzası da dahil olmak üzere, birçok bilinen pizza en az beş-altı farklı kombinasyonlarla servis ediliyordu ve her birine özel isimler verilmişti. Çok fazla bilinmeze gitmeye gerek duymadan, Margarita yediğimi anımsıyorum. Tipik bir gezgin davranışıyla yemekte fazla zaman harcamadan sonraki durağımıza doğru yola çıktık.

Duomo Kilisesi

Nuovo kalesi & Plebiscito meydanı & Dell’Ovo kalesi

Bir süre sonra, karşımızda bütün endamıyla Castel Nuovo duruyordu. Castel Nuovo, İtalyanca’da “Yeni Kale” anlamına geliyor. Bu yapıyı tarif etsem, zihnimdeki kale sözcüğünün sözlük anlamının ta kendisi olur. Zira, kendisini görünce çocukluğumdaki oyuncaklar olsun, Tarkan filmlerindeki ihtişamlı kaleler olsun, hepsi bu kale gibi âdeta gözümün önünde canlandı. Bu görkemli kalenin önünde muhtelif fotoğraflar çektim. Avlusuna geçip biraz dolaştıktan sonra, şehrin en büyük meydanlarından birine, Plebiscito meydanına doğru yürümeye başladık. Meydana ulaşınca karşımızda çocukların çığlıklarla top koşturdukları devasa bir alan gördük. Ziyadesiyle eğimli olan meydan, arnavut kaldırımlarıyla döşenmişti. Tıpkı Vatikan’daki San Pietro katedralinin önünde arz-ı endam eden yapı gibi olan fakat daha küçük saçak benzeri yapı, onlarca kirişten oluşuyordu. Ardında ise büyük bir kilise kubbesi görünüyordu.

Nuovo Kalesi

Plebiscito Meydanı

Meydandan ayrıldıktan sonra, sahil kenarında yer alan Castel Dell’Ovo’ya doğru yola koyulduk. Castel Dell’Ovo, İtalyanca’da “Yumurta Kalesi” demek. Sebebiyse, orta çağın İtalyan şairi Virgil’e dair bir efsaneye dayanıyor. Sahile yaklaşınca, denizin kokusunu içime çekip denizle iç içe yaşayan bu sıcak kenti gözledim. Kaleye doğru yürüdüğümüz sahil yolunun hemen yanında çift şeritli araç yolu ve onun önünde muntazam bir mimari örneği olan renkli panjurlu blok evler bulunuyordu. Bu manzara, bana İstanbul boğazına nazır konumlanmış evleri ve sahil yolunu anımsattı. Çok geçmeden kaleye vardım ve alabildiğine mavilere dalmak umuduyla kalenin tepesine doğru çıkmaya koyuldum. Bulutlu gün, denizin maviliğini alıp götürmüş, yerine griyle karışık soluk mavi denizi sermişti önüme. Fakat denize dair doyumsuzluğum öylesine yerli yerindeydi ki, bu tutku ruhuma su serpercesine ferahlattı beni. Dalgaların kalenin duvarlarına tokat gibi çarpışıyla, rüzgârın saçları hafifçe süpürüp geçişiyle birlik olup sessizliğin sesini dinletiyordu bana güzelim Akdeniz. Kalede geçirilen birkaç saat sonrasında, gerisin geri aynı yoldan buluşma noktasına doğru yürümeye başladık. Akşamüstü yolumuz Salerno’ya düşecekti.

Napoli anılarımın sonuna geldim. Aynı günün gecesini geçirdiğim Salerno yazımı da, kısa süre içinde paylaşacağım. Bu esnada Barcelona yazımı okumak isterseniz, buradan ulaşabilir ve düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.

Sevgiler, Can.

Dell'Ovo Kalesi'nden...

This article is seven-minute long...

Hi all. The things I have mentioned you in those lines so far are far less than those I haven’t mentioned. Because there are so many memories all of which have made unique impressions in my mind during the travels.

Today, I am gonna talk you about my Naples trip. While living in Italy, I have visited some distant cities with ESN Crew which was the apple of the town’s eye. I previously talked you about my trip to Perugia which I have gone with ESN Crew as well. Naples is a city situated on the southern Italy and it is just next to Tyrrhenian sea. Naples is a complete substitute with Barcelona in terms of climate and location. Even though I visited Naples in winter, it was relatively warm. Both because there wasn’t any flight from my town to Naples and because train tickets were pricey, I have joined ESN Team just as I heard they are going to visit Naples. Even if I do not prefer travelling with groups, I used to have good experiences with people who I have travelled with. Naples trip was one of those too. According to the plan of ESN Team, we were going to start the journey meeting at the crack of the dawn, then we were gonna spend the day in Naples and after that we were gonna visit Salerno towards evening. So, we were gonna hit the road at the crack of the dawn and we were again gonna arrive our town on the early next day.

A Christmas Market in Naples...

Around the times that the day was insisting on rising, we met at the unique park of our town with our friends from around the Europe. After everyone is present at the meeting point, we hit the road. The huge amount of Turkish students attracted my attention immediately. We arrived Naples around noon. Coach left us next to a small harbour and so to speak we, as a crowded crew, dived into the city. Even if I have just met her, Naples revealed herself in terms of authenticity compared to other cities in Italy. The disrepair of the streets, untidy garbage containers which have been highly discussed on the media and the immigrant population are the things which attracted my attention at first. It is likely to come across some issues such as bad environmental planning in many cities that are not touristic in Italy. However, it is much more prevalent in Naples, so it manifests itself clearly. Since Christmas is around the corner, we found ourselves in a tiny market in the city of christmas markets, discounts and the flood of people. Market was just like a thin and long road and just two people were able to walk over against each other. Because there were booths - in which thousand of goods were being exhibited- attracted people’s attention so much that people were standing in front of the booths and it consequently was blocking the way and this situation reminded me of traffic jam of Istanbul. Market was like an inn-yard and I could see the balconies of the yellow houses with blue shutters, when I look up at the buildings. I remember that we have spent around one hour in the market. The thing which is lost in my mind that how ESN Crew collected all people in this huge crowd in order to take them to Duomo...

A market in Naples

Duomo & The Lunch

As little time has passed, we reached the biggest cathedral of the city. Photos were taken as the all clichés and we all have went into the cathedral to take a glance at inside. After visiting grand cathedrals of Rome and Florence, even if the Duomo of Naples made me feel like an aristocrat who turns up his nose, this magnificent cathedral nourished the eyes and the souls with its frescoes and centuries old paintings. We went outside without spending so much time in Duomo. As it happens in all those kinds of trips, leisure time was provided. Meanwhile, the songs coming from our stomach were so high that we directly went to a pizzeria in the motherland city of pizza. I understood from the fact that we were passing by the “Da Michele” pizzeria thanks to metres-long queue in front of it, which is the most in demand pizzeria in the city. So, I changed my mind to go there and I went to another pizzeria across this one. A huge pizzeria greeted us compared to Da Michele. It was like a chain restaurants of Turkey which has two floors with large halls. The variety of pizzas surprised me. Because many pizza types were being served in at least five-six combinations including margharita ,which I love the most, and other well-known types of pizzas and each of those pizzas have their unique names. I remember that I chose margharita without needing to unknown ones. We hit the road towards our next destination without spending so much time by eating which is a typical behaviour of any wanderer.

Duomo

Castel Nuovo & Piazza Plebiscito

After a while, Castel Nuovo was standing before us with a huge body. Castel Nuovo refers to “New Castle” in Italian. If I happen to describe this structure, it would be the definition of the castle in my mind. Because, when I saw this castle, I visualized my childhood castle toys and the magnificent castles of Tarkan movies. I took several photos in front of this castle. After strolling around its yard, we started to walk towards the square of Plebiscito which is one of the largest squares of the city. When we reached the square, we saw a huge filed in which children were playing. Excessively curved, the square was floored with cobblestone. The structure was just like the structure in front of the San Pietro Cathedral in Vatican, but this structure has much more smaller beams and stoas. There was a huge church dome at the behind of the structure.

Nuovo Castle

After leaving the square, we began walking to Castel Dell’ovo. Castel Dell’Ovo refers to “Egg Castle” in Italian. It stems from a legend about a middle-age poet called Virgil. When we came closer to the coast, I observed the warm city, which lives at the heart of Mediterranean sea, and I inhaled the odour of the sea. There was a two-lane coast road next to the pavement and there were huge and colourful shuttered buildings beside the road, which were a tidy architecture sample of the Italian culture. This view reminded me of the houses which overlook the bosphorus of Istanbul. After a while, I arrived the castle and I climbed up to the roof of the castle hoping to dive into the wide blue of the Mediterranean sea. Cloudy weather carried away the blue of the sea. Instead, it reveals the pearl-gray sea in front of me. But my nonsatisfaction into the sea is in the proper place and this freshened my soul by spending my time there more than an hour. Hitting the walls of castle by the waves and slightly sweeping my hair by the wind made me listen to the sound of the silence. After spending a couple of hours in the castle, we began walking towards back to the meeting point. We were gonna come by Salerno towards evening.

Plebiscito Square

It is the end of my Naples memories. I am gonna share my Salerno trip soon, which was the same night of the day. Meantime, you may read my previous Barcelona article clicking here and you may share your thoughts with me.

Regards, Can.

Dell'Ovo Castle