Can Hit the Road

Merhabalar tekrar... Bu yazıyı eklemeden önce biraz fazla düşündüm hangisinden devam etsem diye... Nitekim, çok yer var daha buralarda boy gösterecek. Fakat bildiğiniz gibi daha çok fotoğraflar üzerinden paylaşımlarda bulunduğumdan şimdilik onlara ağırlık veriyorum. Tabii bu demek olmuyor ki yazılar zaman içinde daha fazla olmayacak. Kendimden yola çıkarak uzuuun uzuuuun dolambaçlı yazılarla dolu gezi rehberlerinden pek haz etmemişimdir. Bundan dolayı, yazılar belli bir yere gelene kadar kısa ve spontane olacak. Neyse olayın ironisi de burada, o kadar kısa yazıdan bahsediyorsun, bir konuya giremedin be Can The One Hit The Road. Kestiiiiik. Ponte Vecchio Yukarıdaki fotoğrafımda gördüğünüz gibi o meşhuuuur Ponte Vecchio* ile özdeşleşmiş kent Floransa ile devam etmek isterim. Floransa, sevdiğim bir hocamın da deyimiyle nam-ı diğer Açık Hava Müzesi. Nedense İtalya'da bulunduğum süre içinde kendisini Roma ile karşılaştırmadan edemedim. Zira, İtalya'da bulunduğum

Vondelpark Amsterdam/Hollanda Deseler ki metropol kentler içerisindeki devasa parkları sayın, gittiğim gördüğüm yerlerin başında Vondelpark gelirdi. Tabii artık klişe olan Central Park'ı saymazsak. Her ne kadar dünya metropolleri kadar büyük bir kent olmasa da, Amsterdam yoğunluğu çok yüksek bir şehir. 2015 baharında gittiğimde kentin yaklaşık nüfusu 800 binlerde iken, kentteki bisiklet sayısı da 880 bin civarındaydı.  Bu da kentin yoğunluğunun göstergelerinden biri. Nitekim, bisiklet kazaları sık sık meydana geliyor. Sadece bisiklet yoğunluğu değil, über turistik bir şehir olduğundan dolayı turist ve trafik kalabalığı da yabana atılacak gibi değil. Vondelpark ve tabelanın ''I'' ile ''A'' arasında tüm ihtişamı ile poz veren ''Can the one hit Road!'' Bundan ötürü, derseniz ki kafa dinleyelim diye geldik tee buralara, size Vondelpark'ı önerebilirim. Bir dipnotu belirtmeden geçemeyeceğim. Kuvvetle muhtemel b

  Uzuuuun bir aradan sonra tekrar bir şeyler karalamaya uğradım buraya. Yukarıda görmüş olduğunuz doğa harikası İsviçre alplerinden bir fotoğraf değil, Rize- Fındıklı'dan... Birkaç saat süren muhteşem(!) yolculuktan sonra vardığımız Küçük Yayla, adına aldanmayın 2600 m kendileri efenim.            Küçük Yayla'ya çıkan yol,  Ayder yahut bilindik diğer Doğu Karadeniz Yaylarına çıkan yollara hiç mi hiç benzemiyor. Zaten kendisine yol demeye bin şahit, sadece ormandan temizlenmiş bir araba genişliğinde olan bir patika. Ayrıca, bu yaylaya dört çarpı dört arabanız veya cipinizle çıkmanız gerekmekte. Aksi halde, yolun geri kalanını yürümeniz gerekecektir.      Kah kamyon tekeri büyüklüğündeki taşlar, kah ayran olurcasına sallanan bedenler olsun, eşsiz bir deneyimdi. Eve döndüğümde Willys'ten inerken ayaklarım resmen boşaldı, tabir-i caizse yürümeyi yeni öğrenen bebek gibi idim. Her ne kadar yaylaya çıkışı zorlu da olsa, oradaki o mutlak sessizlik ve hu

Selamlar, sevgiler tekrar.  Şuraya önce ufak bir not düşerek başlamak isterim. Bu yazdıklarım şu an için bir nevi günlük... Umarım zaman içinde farklı bir hal alır... Gezi fotoğraflarıma Memleketimizden bir güzellikle devam etmek istiyorum. Büyükada / İstanbul Büyükada... Fotoğraftan da anlayacağınız üzere, bisikletlileriyle, panjurlu rengarenk evleriyle, faytonlarıyla, içinize işleyen at kokularıyla benzersiz ve fazlasıyla huzurlu bir yer. Huzuru hissetmek için gitmenizi öneririm. Ben bir kere ziyaret etmiş olsam da mahşeri kalabalığın çoğunlukla oraya akın ettiğini tahmin etmek zor olmaz. Bu nedenle, gideceğiniz dönemi ve saat aralıklarını iyi seçmenizi öneririm. Aksi halde, İstanbul keşmekeşinden farksız bir macera yaşamanız kuvvetle muhtemeldir.  Deniz kenarına yakın kesimlerden, yukarıya, tepeye doğru çıktığınızda huzurlu, sakin ada havasını solumanız mümkün. Ben birkaç saat zaman geçirip döndüğümden dolayı, sokaklarında plansız programsız dolaşarak, orayı yaşayarak g

Altare Della Patria (Vittorio Emanuele II) 'dan Kolezyum Bir süre aradan sonra tekrar bir şeyler yazmaya geldim. Selamlar.  Yurtdışı maceramın ilk durağı, gördüğüm Avrupa şehirlerinin içinde yerinin ayrı olduğu, Medeniyetler şehri Roma'dan bir fotoğraf ile devam ediyorum. Benim önerim doya doya Roma'yı gezmeniz ve altını üstüne getirmeniz. Birkaç ay kalmak dahi beni bıktırmaz mesela. Mutfağı ayrı, tarihi ayrı... Masal gibi, muhteşem bir şehir. Bir not: Roma'nın turist kalabalığından bir nebze uzaklaşmak, huzuru içinize çekmek için Trastevere bölgesini görmenizi tavsiye ederim. Yolda kalın, sağlıcakla kalın. Sevgiler, Can. English Version Hello everyone who has not seen this post yet. I am here after some time. I am continuing posting with cradle of civilization: Rome which is the first stop of my Europe Adventure, which shrines my memory. This would be my clear suggestion to beat the bushes in Rome. It would not bother me to stay in Rome for

Merhaba, San Marco Meydanı - Venedik Blog sayfamı şu dakika itibariyle açmış bulunmaktayım. Sayfamda, seyahatlerimde çekmiş olduğum fotoğrafları yayınlayıp, o bölgeler hakkında da pratik bilgiler vereceğim. Beğeneceğinizi umuyorum. Sevgiler,  Can. English Version I have opened my new Blog Page as of the moment. In this blog, I will be posting the photos I have taken during my trips all around the Europe, and I will be giving you simple, short and practical information about the places I have visited. I hope you will like it.  Regards, Can.                                                                                       Next Post