Roma'da geçen bir gün I | A day in Rome I

Bu yazıyı 6 dakikada okuyabilirsiniz...

Merhabalar. Peşi sıra gelen yazıların devamında gerçekleşen mola, askerlik görevimi ifa etmiş olduğumdan dolayı idi. Tek parça karşınızdayım.  En son yazımda maceralı günlerin en başından başlamıştım. Şimdi de, İtalya’da bulunduğum süre içindeki ilk büyük gezinin başlangıcı olarak adlandırabileceğim Roma gezisiyle devam etmek isterim. Yazıyı iki parçaya ayırdım, bu kısımda Roma'ya varışımız ve sonrasında geçirdiğimiz ilk günden bahsedeceğim.

Roma'ya Giriş I

Evvelki Floransa yazılarımda da bahsetmiş olduğum üzere, beş kişilik Türk ekibiyle Roma, Floransa ve Pisa gezisi yapmak üzere yola çıkmıştık. Gelelim bu gezinin ilk ayağı olan Roma’ya... Arkadaşlarla sözleştiğimiz üzere, sabahın ilk ışıklarındaki tren ile Roma’ya gitmek üzere istasyonda buluştuk. Sayım tamamlandı ve yolculuk başladı. Yaklaşık dört saat sonra, bir önceki yazımda detaylı olarak bahsettiğim Termini istasyonuna ulaştık. İstasyon ile ilgili önceki yazımdaki betimlemelerin yanına birkaç gözlemimi daha eklemek isterim. İstasyonun civar bölgelerinin pek de tekin olmayan yerler olduğu daha o ilk dakikalarda, istasyon karşısındaki Türk dönercide dürümlerimizi ezerken çok açık belli oluyordu. Haberlerden de aşina olabileceğiniz üzere, Kuzey Afrika’dan İtalya’ya teknelerle gelen mülteciler hayli fazla sayıda ve İtalyan halkı da bu durumdan muzdarip. İşte Termini istasyonunun civarındakiler de kılık kıyafetlerinden fazla yüz göz olmamak gerektiğini anlatan tiplerdi. Şunu da belirteyim ki, insanları kılık kıyafetiyle yargılamak adetim değildir. Fakat tecrübelerden yola çıkarak konuşmak da mantık çerçevesindedir diye düşünüyorum. Bunun yanında, istasyonun kendisi başta olmak üzere, o bölgedeki binaların yapısı ve görünümü bakımsız görünüyor ve savaştan yeni çıkmış bir şehri andırıyordu. Bu özelliğiyle de Roma’nın muhteşem tarihini gözler önüne seren yapıları, caddeleri, çeşmeleri ve meydanlarıyla tamamıyla çelişiyordu. Yemeğimiz bitti. Önceden gözüme kestirdiğim fakat yer ayırtmadığım birkaç hostel vardı. Önce o hostellerden birine çantaları atıp, sonra rahatça gezebilmek umuduyla vakit kaybetmeden Termini yakınlarında olanlarını aramaya koyulduk. Birkaç tanesini es geçtikten sonra, birinde karar kıldık. Merkezi bir noktadaydı, ucuzdu ve bu iki olumlu özelliği orada kalmaya karar vermek için uygun görünüyordu. Tuvaletler pek temiz sayılmazdı fakat birkaç gün için idare edilebilirdi. Odalar ise nispeten daha iyi durumdaydı. Sekiz kişilik karma bir odaydı. Geriye kalan üç kişi ise yabancıydı. İtalya’daki Türkler olarak yabancı sayılmayarak yine özgünlüğümüzü ortaya koymuştuk. Odada bizim dışımızda kalanlardan nedense sadece birini hatırlıyorum. Yirmili yaşlarının başlarında, uzun saçlı, hippi denilse garip kaçmayacak görüntüde genç bir çocuktu. Avustralyalıydı ve eşek kadar sırt çantasıyla Avrupa turu yapıyordu. Her ne kadar bizim durumumuz da ondan farklı olmasa da, ona imrenmiştim.

Kolezyum, Pantheon ve artçıları...

Çantaları odaya attık. Her gezginin bir özelliği olan vakit nakittir deyişi gereğince fazla oyalanmadan hostelden ayrıldık. İlk durağımız tabi ki Kolezyum idi. Hostelin merkezi bir noktada bulunması Kolezyum’a on-on beş dakikada ulaşmamızı mümkün kılıyordu ve ilk defa geldiğim Roma’yı yürüyerek gezmeye başlamak paha biçilemezdi. Yılın her döneminde ziyaretçisi eksik olmayan bir destinasyon olan Kolezyum’u görmek için bekleyen mahşeri kalabalığın arasına dalmak gerekiyordu. Fakat buna değerdi. Bir süre bekledikten sonra, on küsur euro verip içeriye girdik. İçerisi hakkında fazla detaya girmeden, şunu söyleyebilirim ki binlerce yıldır ayakta durduğu gerçeğini özümsemek yetiyor. Yılın belli dönemlerinde de restorasyona girdiğini belirtmek gerek. Kolezyum’dan çıktıktan sonra, Roman Forum civarında biraz dolaştık. Samimiyetimle söylüyorum ki, o anki halet-i ruhiye ile gezmemiş olsa idim, bir günümü sadece Kolezyum ve çevresinde geçirebilirdim. Kolezyum aktivitesi bittikten sonra, Roma’nın her tarafında görebileceğiniz o uzun ve geniş caddelerinin birinde yürümeye başladık. Bu cadde, Venedik meydanına bağlanıyordu, ve meydanın göbeğinde tüm ihtişamıyla Vittoria Emanuele II abidesi (diğer adıyla Altare della Patria) yer alıyordu. Yapı dile gelse, ‘‘insanlara ben buradayım görmüyor musunuz?’’derdi. Roma’yı kardeşimle bir sonraki görüşümde de bu yapının içerisine girip, o muhteşem balkonundan eşsiz Roma manzarasını seyre koyulmuştuk. Neyse, gördüğüm her kayda değer yerlerde yaptığım gibi, birkaç fotoğraf aldım. Gün batıyordu, acıkmaya da başlamıştık, fakat Roma’nın büyüsü benliğimizi öyle bir sarmıştı ki, ne yorgunluk ne de açlık bizi şimdilik alt edecek gibi görünüyordu. Gezmeyi bilen, ve keşfetmeye meraklı her gezginin yapacağı gibi yürüyerek Pantheon’a ulaştık. Dünya üzerinde bulunan kendine has ve eşsiz bir yapı bu Pantheon. Tapınak olarak binlerce yıl öncesinde inşa edilmiş ve tek parça kubbesiyle dünyada tek. Pantheon’u çevreleyen küçük meydan ve ortasında yer alan büyük fıskiye de insanın gözünü alıyor. Bununla birlikte, şanslıysanız Roma’nın içine işlemiş olan sokak çalgıcıları da size eşlik ediyor. Pantheon’a giriş ücretsiz, en azından son bıraktığımda öyleydi. İçerinin büyüsü de bir başka, görmeden dönmeyin. İçini biraz gezdikten sonra, kah yorgunluğumuzu atalım, kah halihazırda ayağımıza gelmiş Pink Floyd’dan Wish you were here çalan genç arkadaşımızı dinleyelim diye fıskiyenin kenarına oturduk. İnsan yorgunluğunu böyle mi atar derseniz, öyle güzel atıyorsunuz ki, onu hissetseniz bir daha yorulasınız bile gelebilir. Pantheon’da yarım saat civarı zaman geçirdikten sonra yürümeye koyulduk ve Türkçede Aşk Çeşmesi olarak adlandırılan Trevi çeşmesine ulaştık, fakat bir de ne görelim. Kendisi de tadilatta idi, ve çeşmenin havuzu dışında görülebilecek pek de bir şey yoktu. Halbuki, Roma’da bulunan binlerce eşsiz tarihi eser arasında kendine özgü albenisi olan bir yapıdır Trevi çeşmesi. Baktık ki bize buradan ekmek çıkmaz. Vurduk yola, doğru hostele. Yemek yedikten sonra biraz dinlenip ertesi gün için güç toplamak niyetindeydik, zira uzun bir gün daha olacaktı ve Roma’yı adamakıllı gezmek için de bol zaman ayırmak gerekiyordu. Fakat dinlenmek hayaliyle girdiğimiz hostelde işler pek de umduğumuz gibi gitmedi, hem biz rahat durmadık hem de az sonra bahsedeceğim bir İtalyan…

Roma’dan sonra seyahat edeceğimiz Floransa’da konaklama için irtibatta olduğum ve Floransa yazımda ince ince işleyerek bahsettiğim İtalyan bey amcayla olan mesajlaşmamız, hostel odasında cızırtılı, gürültülü bir telefon konuşmasına dönüştü. Kendisiyle pek anlaşamasak da bir şekilde orta yol bulduk. Floransa’ya varıştan sonra nasıl yol alacağımıza dair ondan gerekli bilgileri aldım, sözleştik ve telefonu kapattık. Hemen hemen bir saati aşkın zamanı da böylece harcamış oluyorduk. Öte yandan da içimizdeki delikanlılık mı yoksa doymak bilmeyen gezginlik mi nedir bilmem, yerimizde duramadık ve kendimizi dışarı attık. Saat gece on bir falandı ve yazımın girişinde de belirttiğim üzere yolumuzun üstündeki Kolezyum’a gidip gece nasıl poz veriyor diye görmek istedik. Cömertçe pozlar veren Kolezyum, adeta masaldan çıkmış gibi görünüyordu. Zamanımızı, ‘’bir de böyle çek’’, ‘’şu açıdan da aldın mı’’ vari sözlerle geçirdik ve yüzlerce fotoğrafla birlikte oradan ayrıldık.

Roma gezisinin ayrıntılarından şimdilik bu kadar. Vatikan, Navona Meydanı, Trevi çeşmesi ve İspanyol merdivenlerinden söz edeceğim yazının ikinci bölümünü kısa süre içinde ekleyeceğim. Şimdilik hoşça kalın. Sevgiler.

Bir önceki Başlangıç adlı yazıma buradan ulaşabilirsiniz...

Colosseum

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

You can this article in eight minutes...

Introduction into Rome I

Hi again. The break which has happened after a couple of articles I wrote here was because of the military service. Now I am here in one piece. I talked about the very first days of my adventure in the last article. Now, I would like to move on with Rome trip which can be regarded as the first great trip of my stay in Italy. I divided this article into two parts. In this first one, I am gonna talk about our arrival at Rome and our first day.

As I mentioned on my older articles about the Florence, we five Turkish students hit the road to see Rome, Florence and Pisa. Let's start with the first step of this trip... As we agreed before, we all met at the train station in the early morning in order to go to Rome. Everyone came and the journey began. We reached the Termini station about four hours later which I already mentioned this station on my last article. I would like to add some observations of mine about Termini station. It was so clear that the region around the station seemed uncanny to us while we were eating wrap at the Turkish Döner restaurant. As you may know from the news that there are lots of refugees who have been coming Italy with boats from Northern Africa countries, and Italians have been suffering from this problem. So, people around the station were like people with whom you shouldn't communicate because of the appearances. I must also say that I do not judge people with their physical appearances. However, I also think that speaking of something based on experience is reasonable. Besides, the appearance of the structures around this region seemed like a city which has just got out of a battle, it also seemed so neglected. The situation of this region totally contradicted with the city of Rome which consists of unique structures, streets, fountains and squares with the amazing history.The breakfat was over. There were some hostels that I have looked on the web, but I didn't book them then. We were thinking of leaving our backpacks at the hostel we would find so that we can start seeing around freely. We started to look for some hostels close to the Termini Station. After skipping some of the hostels, we found one. It was at the centre of the city and it was cheap. Those features convinced us to stay there. Restrooms couldn't be regarded as clean, but we could handle it for a few days of stay. The rooms were relatively good. The mixed dorm room was for eight people. We were five and the other three people were strangers. We Turkish people again revealed our originality by not regarded as strangers in Italy. I only remember just one of the people who has stayed at the same room. He was around his twenties and he had long hair along with the hippie looking face. He was from Australia and he was travelling around the Europe with his huge backpack. Although still our condition was not so different from him, I admired him.

Pantheon (Interior)

Colosseum, Pantheon and after effects...

We left the backpacks at the room. As said in an idiom that ''Time is money'', we did not linger so much and we left the hostel. The first stop was Colosseum of course. The location of the hostel made  it possible to reach Colosseum in fifteen minutes by walk, and it was priceless to see Rome by walking at the first hours of my visit. We had to rush into the crowd in order to be in thq queue of Colosseum which has millions of visitors during the every time of the year. But, it was worth. We have waited for some time, then we went inside by paying around ten euros. I can just say about the Colosseum that it has been standing still for thousands of years, and it was enough to internalize this fact. Btw, it has been renovated periodically during the year. After leaving Colosseum, we walked around Roman Forum a little. Frankly speaking, if I had not in that state of student mind, I would spend my whole day just around Colosseum. After completing Colosseum trip, we started to walk along a wide street which you can see around all the city. This street connects the Square of Venice, and there is a huge building called Vittorio Emanuele II (aka Altare della Patria). If this building finds its tongue, it would say that '' I am here, don't you see me?'' I saw the interior of this building on my next trip to Rome with my brother, and I saw the unique view of the city from the huge balcony. Btw, I took some photos of the building. The sun was setting, and we were hungry. But, the magic of Rome captured as so hard that neither exhaustion nor hunger could beat us. Just as every wanderer who knows how to travel and who is curious about exploring, we started to walk towards Pantheon. Pantheon is a unique structure all around the world. It was built as a temple thousands of years ago, and it is unique with its one piece solid dome. The square around the Pantheon and the big fountain also impressed me. Additionally, if you are luck at that time, you can be accompanied by the popular buskers of Rome. There was no entrance fee for Pantheon when I visited there. The interior of Pantheon was also magical, do not come back without seeing it. After seeing the interior, we sat next to fountain to get rest and listen the busker who has been playing Wish you were here from Pink Floyd. If you say that this is not a way resting, I say that I can rest like that so good, and if you feel the same, you may think of getting tired again. After spending around thirty minutes around Pantheon, we started to walk towards Trevi Fountain. But we saw that it was under restoration, and there was nothing to see instead of the pool of the fountain. Whereas, The Trevi Fountain is one of the authentic structures of Rome among thousands of historical artifacts. As we saw that there was nothing to do there, we hit the road. We went to hostel and we ate dinner. We were thinking of resting a little bit in order to gather strength for the next day. It will be a long another day and we needed a good spare time in order to see around the city very well. However, both because of us and the Italian that I am gonna talk about shortly after, it did not go like the way we planned...

Messaging with the Italian guy that I have been interacting with about our next stay at Florence transformed into a squeaky and noisy phone call in the hostel room. Although I couldn't agree with him because of unclear call, we found a middle way. We got the details about our arrival at Florence from him, we agreed and hung up. We have spent around one hour for this phone call. On the other hand, I don't know if it was because we were youngsters or full wanderers, we couldn't stand still and we left the hostel. It was around eleven at night, and we decided to see Colosseum at night. Colosseum was posing generously, and it was like epic. We spent our time by saying ''take a photo like that as well'', and ''did you take a photo from that angle?'' Then, we left from there with hundreds of photos.

The details about Roma trip is that much for now. I am gonna add the second part of the article soon which consist of Vatican City, Navona square, Trevi fountain, Spanish steps and so on. So long.

You can reach my last post called The Beginning via clicking here...

Colosseum